2 Mart 2023 Perşembe

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ekonomik performansı

Türkiye 16 Nisan 2017'de yapılan referandumla parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CHS) adı verilen yönetim biçimine geçmeyi kabul etti; 24 Haziran 2018 seçimlerinden sonra ise resmen bu sisteme geçti. 2022 yılının bitmesiyle birlikte bu sistemin ilk beş yılı geride kaldı; 28 Şubat'ta 2022 yılının gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) verilerinin yayınlanmasıyla birlikte de bu dönemin temel ekonomik göstergeleri ortaya çıkmış oldu. Öyleyse şimdi bu sistemin ekonomideki performansını analiz etmenin tam zamanıdır.

O zaman da cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, 24 Haziran 2018 seçimlerinden önce, "24'ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz" demişti. Gördük. Erdoğan faizle öyle bir uğraştı ki, bunun için Merkez Bankası başkanını üç kez, Hazine ve Maliye bakanını iki kez değiştirmekten çekinmedi. Sonunda en azından para politikası faizini tek haneye kadar indirdi. Ama bunun ekonomideki sonuçları, öyle sanıyorum ki, pek de umduğu gibi olmadı. Bu dönemde neler yaşandığını hepimiz biliyoruz: Rahip Brunson krizi, Koronavirüs krizi, Türkiye Ekonomi Modeli, Kur Korumalı Mevduat uygulaması vb. O yüzden bunları tekrarlayıp laf kalabalığı yapmak yerine direkt göstergelere bakalım.

Genelde ekonominin beş temel göstergesi olduğu kabul edilir. Bu göstergeler GSYH büyüme oranı, enflasyon oranı, işsizlik oranı, cari işlemler dengesinin GSYH'ye oranı ve bütçe dengesinin GSYH'ye oranıdır. Bunlardan ilkinin mümkün olduğu kadar yüksek, ikincisi ve üçüncüsünün mümkün olduğu kadar düşük, Türkiye'de genellikle negatif değer alan son ikisinin ise mümkün olduğu kadar sıfıra yakın olması istenir. Ben bunlara bir de bir gelir dağılımı ölçüsü olarak işgücü ödemelerinin GSYH'ye oranını ekleyeceğim. Ücretli emeğin toplam gelirdeki payını gösterdiği ve toplumda emekçiler çoğunlukta olduğu için bunun da mümkün olduğu kadar yüksek olması arzu edilir.


Yukarıdaki tabloda bu altı göstergenin CHS dönemindeki yıllık değerlerini veriyorum. Ekonomik büyümenin ilk üç yılda oldukça düşük olduğu ama son iki yılda toparlandığı dikkati çekiyor. 2021 yılında büyüme oranı çift haneye kadar ulaşmış görünüyor. Enflasyonun hep çok yüksek olduğu, ilk dört yılda %10'larda iken beşinci yıl bir sıçramayla %70'i aştığı görülüyor. İşsizlik oranı 2019'da %13,7'ye kadar çıktıktan sonra 2022'de %10,5'e kadar inmiş ama hep çift haneli olarak gerçekleşmiş bulunuyor. Cari işlemler dengesinin GSYH'ye oranı oldukça dalgalı seyretmiş, 2019 yılında %1,4 fazla vermişken 2022'de %5,4 açığa dönüşmüş görünüyor. Bütçe açığının GSYH oranının 2020'de %3,5'e kadar çıktığı ama 2022'de %0,9'a indiği dikkati çekiyor. İşgücü ödemelerinin GSYH'ye oranı 2019'da %31,3'e yükselmiş ama 2022'de %23,7'ye kadar düşmüş bulunuyor. Bu gelir dağılımında ciddi bir bozulmaya işaret ediyor.

Bu göstergelere bu şekilde bakmak da bir fikir verse de CHS'nin ekonomik performansını daha iyi görmek için seçili bir dönemle kıyaslamak daha iyi olacaktır. Böyle durumlarda kıyaslama genellikle aynı uzunluktaki geçmiş dönemle yapılır. Bu amaçla söz konusu altı göstergenin CHS dönemine karşılık gelen 2018-2022 dönemi ortalamalarını hesapladım ve bunları 2013-2017 dönemi ortalamalarıyla kıyasladım. Aşağıdaki grafikte bunlar yer almaktadır. 


Bu grafik altı göstergenin beşinde bozulma olduğunu, sadece birinde iyileşme yaşandığını ifade ediyor. CHS döneminde önceki beş yıllık döneme göre ekonomik büyüme 1,6 puan ve işgücü ödemelerinin GSYH'ye oranı 1,4 puan düşerken, enflasyon oranı 18,5 puan, işsizlik oranı 1,9 puan ve bütçe açığının GSYH'ye oranı 1,2 puan yükselmiş görünüyor. Bunlar bozulma demektir. Cari işlemler açığının GSYH'ye oranı ise 1,7 puan düşmüş bulunuyor ve bu da iyileşme anlamına geliyor. Ek olarak, CHS dönemine denk gelen yıllara 1 diğer yıllara 0 değerinin verildiği bir kukla değişkenin yer aldığı basit modellerle bu farklılıkların istatistiksel anlamlılığına da baktım. Bu modellerde enflasyon, işsizlik ve bütçe dengesindeki bozulma ile cari işlemler dengesindeki iyileşmenin istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulgusuna ulaştım.

Özetlersek, CHS'nin ekonomik performansının oldukça kötü olduğunu söyleyebiliriz. Bu dönemde önceki beş yıllık döneme göre ekonomik büyüme yavaşlamış, enflasyon ve işsizlik yükselmiş, gelir dağılımı bozulmuş ve bütçe dengesi kötüleşmiştir. Sadece cari işlemler dengesinde iyileşme görülmektedir. O da büyük ölçüde ekonomideki yavaşlamadan kaynaklandığı için olumlu bir gelişmeye işaret edip etmediği tartışmalıdır. Öte yandan ekonomik büyümeye ve enflasyona ilişkin ölçme sorunlarının varlığı bu iki göstergedeki bozulmanın burada gördüğümüzden daha fazla olabileceğini düşündürmektedir.

Peki neden böyle oldu? İktidar çevrelerine soracak olursak bu soruya Koronavirüs krizi ve Rusya-Ukrayna Savaşı gibi küresel faktörler nedeniyle böyle olduğu yanıtını verecekleri kesindir. Bana sorarsanız, küresel faktörlerin de etkisi olmakla birlikte, esas nedenin bilimsel dayanağı olmayan yanlış ekonomi politikalarının uygulanması olduğu kanaatindeyim. Neredeyse bütün iktisatçıların enflasyon düşmeden faizi düşürürseniz kurları fırlatır ve enflasyonu sıçratırsınız diye uyarmasına rağmen bunun yapılması ve tam da iktisatçıların beklediğinin olması bu söylediğimin kanıtıdır. Bu yanlış politikalar olmasa muhtemelen ekonomide bu kadar kötü bir tablo ile karşılaşmayacaktık. CHS'ye geçilirken, bütün gücü cumhurbaşkanının elinde toplayarak yanlış politikaların uygulanması ihtimalini arttırması nedeniyle endişeler vardı. Maalesef CHS'nin ilk dönemindeki uygulamalar bu endişeleri haklı çıkardı. Böyle devam ederse CHS'nin ikinci döneminde de benzer bir tabloyla karşılaşabiliriz.