3 Ocak 2023 Salı

Bir istatistik hikayesi: Tüketim patlamasının sırrı

Ekonomide her şey  her şeyi az ya da çok etkiler. Ekonomide her şeyin her şeyi az ya da çok etkilemesi demek ekonomiyle ilgili istatistiklerin de az ya da çok ilişkili olması demektir. Bu bir istatistikte yapılan bir "ölçme hatası"nın bir başka istatistiğe yansıyacağı, ondan öbürüne geçeceği ve böyle sürüp gideceği anlamına gelir. Bunlardan birkaçına bir açıklama getirilebilse bile en baştaki ölçme hatasının eninde sonunda akıl ve mantıkla açıklanamayacak bir yerde patlaması muhtemeldir.

Bunun bir örneğini 2022 yılında ülkemizde yaşadık. Olay Tüketici Fiyat Endeksi'nde başladı. Aslında bu olayın evveliyatı da var ama 2022'de enflasyonda yaşanan büyük patlamaya kadar göze çok fazla batmamıştı. Ancak 2022'de yaşananlardan sonra akıl ve mantık ölçülerinin iyice dışına taştı.

Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) yıllık enflasyonu ile Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) yıllık enflasyonu arasında bir süredir ikincisi lehine ciddi bir fark vardı. Bu fark enflasyon yükseldikçe artmaya başladı. Tüketici enflasyonu yaz aylarında %80'lere otururken üretici enflasyonunun yükselmeye devam edip %150'lere kadar varmasıyla aradaki fark iyice göz çıkarır hale geldi. ÜFE işletmelerin üretimde kullanmak üzere satın aldıkları ürünlerin fiyatlarındaki değişimi, TÜFE ise tüketicilerin satın aldıkları mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki değişimi ölçer. Bu nedenle TÜFE'nin ÜFE'nin altında kalması işletmelerin maliyet artışlarını tüketiciye yansıtamadıkları şeklinde yorumlanır. ÜFE ile TÜFE arasındaki fark açıldıkça bu yorum inandırıcılığını kaybetse de 2022 yılındaki durum da genelde böyle yorumlandı.


2022'de enflasyonda bunlar yaşanırken büyüme cephesinde ve özellikle de hanehalkı tüketiminde de ilginç gelişmeler oldu. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine bakılırsa, ekonomi daha önce enflasyonda sıçrama yaşanan dönemlerde alıştığımızın tersine büyümeye devam etti. Bunu Merkez Bankası'nın önceki benzer dönemlerin aksine bu kez faizleri artırmak yerine düşürmesinin iç talebi canlı tutmasına bağlayanlar oldu. Gerçekten de yine TÜİK'in verilerine göre hanehalkı tüketiminde reel olarak olağanüstü bir artış gözleniyordu. 2021'in son çeyreği ile 2022'in ilk üç çeyreğinde hane halkı tüketiminde yaşanan reel artış %20 civarına oturmuş görünüyordu ki, pandemiden çıkış sonrası baz etkisi kaynaklı olarak 2021'in ikinci çeyreğinde yaşanan hariç, daha önce bu kadar yüksek artışlar görülmüş değildi. Ekonomik büyüme ile hanehalkı tüketimindeki reel artış arasındaki fark da daha önce görülmemiş düzeylere yükselmişti. Büyüme cephesinde yaşanan bu gelişmelere de hemen bir açıklama bulundu. Bu açıklamaya göre enflasyon yükselirken faizlerin düşük tutulmasıyla parasının reel olarak hızla eridiğini gören hanehalkı harcama yapmaya koşmuştu. Hanehalkı tüketimindeki yüksek artış da ekonomik büyümenin devam etmesi de işte bundan kaynaklanıyordu.


Yukarıda TÜFE'nin ÜFE'nin gerisinde kalmasının nedeni olarak işletmelerin maliyetlerini tüketicilere yansıtmaktan çekindikleri açıklamasının yapıldığını görmüştük. Şimdi ise tüketimde bir patlama yaşandığını ve buna neden olarak da hanehalkının harcamaya koşmasının gösterildiğini görüyoruz. Bu iki açıklama arasında bir çelişki var. Eğer talepte böyle bir patlama varsa işletmeler neden maliyetlerini tüketiciye yansıtmaktan çekinsin? Eğer ekonomide işletmelerin maliyetlerini tüketiciye yansıtmaktan çekindikleri bir ortam varsa tüketimde nasıl böyle bir patlama meydana gelsin? Bu durum Nasrettin Hoca'nın "kedi ile ciğer" fıkrasını hatırlatıyor.

Çok daha önce anormallik göstermeye başlayan ama bu anormalliğin 2022'de iyice göz çıkarmaya başladığı bir istatistik daha var. Bunu da harcamalar yöntemiyle hesaplanan reel gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) verilerindeki stok değişimi kalemi oluşturuyor. Aslında TÜİK cari fiyatlı seride hesapladığı stok değişimini reel fiyatlı seride hesaplamıyor. Ama iktisatçılar üretim yöntemiyle hesaplanan reel GSYH ile harcamalar yöntemiyle hesaplanan reel GSYH'deki harcama kalemlerinin toplamı arasındaki farkı alarak bunu kolayca hesaplayabiliyor. Ekonomik büyüme üretim yöntemiyle hesaplanan reel GSYH üzerinden hesaplanır. Uzun dönemde üretim ile harcamaların eşit olması gerekir ama kısa dönemde bu eşitlik sağlanamayabilir. Kısa dönemde bazen üretim tüketimi aşar ve aradaki fark stoklanır; bazen de üretimden fazla tüketim yapılır ve aradaki fark stoktan karşılanır. Normalde stokların zaman içinde dalgalanma göstermesi beklenir. Çünkü talep düşüp stoklar birikmeye başladığı zaman üreticilerin üretimi kısması, talep artıp stoklar azalmaya başladığı zaman da üreticilerin üretimi artırması beklenir. Bir ekonomide sürekli stok biriktirilmesi veya sürekli stoktan harcama yapılması pek mümkün değildir. Eğer böyle bir durum varsa bu hesaplarda bir hata yapıldığına işaret eder. İşte Türkiye'deki veriler de aynen buna işaret ediyor. TÜİK'in verilerine bakılırsa Türkiye ekonomisi 1998-2011 arasında neredeyse sürekli olarak stok biriktirmiş durumda ve 2011'den bu yana ise neredeyse sürekli stoklardan harcama yapıyor. 2022'de stoklardan yapılan harcama iyice inanılmaz bir büyüklüğe ulaşmış bulunuyor.


Yukarıda garip davranışlar sergileyen üç istatistikten bahsettik. Bu üçü arasında bir bağlantı var. Bu bağlantı GSYH büyüklüklerinin önce cari fiyatlarla hesaplanmasından ve daha sonra uygun fiyat deflatörleri kullanılarak reel hale getirilmesinden kaynaklanıyor. Anlaşılan o ki, artık nasıl bir ölçüm hatasından kaynaklanıyorsa, tüketici enflasyonu olduğundan düşük hesaplanıyor. Tüketici enflasyonunun düşük hesaplanması hanehalkı tüketimindeki reel değişimi hesaplamak için kullanılan hanehalkı tüketimi deflatörünün de düşük hesaplanmasına neden oluyor gibi görünüyor. Bu da hanehalkı tüketimindeki reel artışın yüksek hesaplanmasına yol açıyor. Bu durum harcamalar yöntemiyle hesaplanan reel GSYH'deki harcamalar toplamının üretim yöntemiyle hesaplanan reel GSYH'nin çok üzerine çıkması sonucunu veriyor. Bu da bu ikisi arasındaki farktan kalıntı yöntemiyle hesaplanan reel stok değişimini inanılmaz boyutlara taşıyor.

Bu noktada yakın zamana kadar birbirine çok yakın gerçekleşen TÜFE'deki yıllık değişim ile hanehalkı tüketimi deflatöründeki yıllık değişimin son iki çeyrekte ayrışmaya başladığını ve bunun da reel hanehalkı tüketimi ile reel stok değişimindeki anormal değişimleri biraz olsun törpülediğini de belirtelim. Eğer böyle olmasa ve hanehalkı tüketimi deflatörü tam olarak TÜFE kadar artış gösterse mesela 2022'nin üçüncü çeyreğindeki reel hanehalkı tüketimi artışı %19,9 yerine %26,7 olacak ve bunu açıklaması çok daha zorlaşacaktı. Dördüncü çeyrekte TÜFE'deki artış biraz gerileyip %77,4'e düştü. Bakalım hanehalkı tüketimi deflatöründeki artış ne kadar hesaplanacak ve buna bağlı olarak hanehalkı tüketimindeki reel artış ne olacak? Muhtemelen hanehalkı tüketiminde büyük bir artış daha göreceğiz.


En başta ne demiştik? Bir istatistikte yapılan bir "ölçme hatası" bir başka istatistiğe yansır, ondan öbürüne geçer ve böyle sürüp gider. Bunlardan birkaçına bir açıklama getirilebilse bile en baştaki ölçme hatası eninde sonunda akıl ve mantıkla açıklanamayacak bir yerde patlar. İşte Türkiye'de tüketici enflasyonundaki ölçme hatasının patladığı yer de harcamalar yöntemiyle hesaplanan reel GSYH'deki stok değişimi kalemi gibi görünüyor.